Microsoft’un şimdilik test ettiği bu simgeler kullanıcılardan gelecek geri bildirimlerle birlikte daha da iyileştirilerek gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra tüm kullanıcıların kullanımına sunulacak. Microsoft’un yeni simgelerinin tüm Windows 10 kullanıcıları için ne zaman kullanıma sunulacağı şimdilik bilinmiyor.

Windows 7 Desteği Sonlandırıldı

Microsoft tarafından yapılan açıklamaya göre Windows 7 işletim sistemine olan destek 14 Ocak itibari ile sonlandırıldı. Windows 7 işletim sistemine bu tarihten itibaren sadece genişletilmiş destek paketi alan kurumsal Windows 7 kullanıcıları güncelleme alacak. Normal Windows 7 kullanıcılarının ise Windows 10 işletim sistemine geçmeleri gerekecek. 14 Ocak itibari ile birlikte kullanıcılar Windows 7 işletim sistemini kullanabilecek olsa bile Windows 7 işletim sistemi tüm tehditlere açık durumda olacağı için kullanıcıların bir an önce Windows 10 işletim sistemine geçmeleri gerekiyor.

Geçtiğimiz 10 yılda Higgs bozonunun keşfinden, gen düzenleme için CRISPR kullanımına kadar bilimde devrim yaratan bazı ilerlemeler gerçekleşti. Ancak bilim durmaz. Önümüzdeki 10 yılda bilim insanları yine tıp, uzay, fizik ve mühendislik alanlarında dünyayı değiştirecek buluşlarla karşımıza çıkacak.

Peki, gelecekte dünyayı değiştirecek en büyük atılımlardan hangileri? Alanlarında uzman olan bilim insanları, 2020′ lerde göreceğimiz heyecan verici keşifleri, teknikleri ve gelişmeleri açıkladı:

Tıp: Evrensel grip aşısı

Bilim insanlarının yıllardır üzerinde çalıştığı evrensel grip aşısı, önümüzdeki 10 yıl içinde ortaya çıkacak. Evrensel grip aşısı, teorik olarak gribe karşı uzun süreli koruma sağlayacak ve her yıl grip aşısı yapma ihtiyacını ortadan kaldıracak.

Grip virüsünün bazı kısımları sürekli değişirken, bazı kısımları çoğunlukla yıldan yıla değişmeden kalıyor. Evrensel grip aşısına yönelik tüm yaklaşımlar, virüsün daha az değişken olan kısımlarını hedefler. ABD’de bulunan Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü, evrensel grip aşısı için insanlarda ilk denemelerine başladı. Çalışmaların ilk aşaması, deneysel aşının güvenilirliğine ve katılımcıların buna karşı bağışıklık tepkilerini araştıracak. Bilim insanları, ilk sonuçları önümüzdeki aylarda bildirmeyi hedefliyor.

Mevcut aşıların yüzde 10’ u evrensel bir aşı ile değiştirildiği takdirde, hastalığa yakalanan insan sayısında her yıl yaklaşık 5.3 milyonluk azalma gözleneceği ve ölen kişi sayısında yaklaşık 6.300 kişilik düşüş yaşanacağı belirtiliyor.

Sinirbilim: Daha büyük, daha iyi mini beyinler

Bilim insanları son 10 yılda, nöronlara farklılaşan ve insan kök hücrelerinden üretilen ve “organoid” olarak bilinen mini beyinleri, 3 boyutlu yapılara yerleştirerek başarıyla yetiştirdiler. Araştırmacılar, beynin hasarlı bölgelerinin yerini alması için sinir dokusunun fonksiyonel birimlerini üretebilmeyi planlıyor.

Yapay mini beyinler genellikle kısa bir ömre sahip. Ancak bilim insanlarının nörolojik hastalıkların ilerleyişini takip etmesine imkan sağlıyor. Böylece Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıkların yanı sıra travmatik beyin yaralanmaları ve bu gibi durumların erken teşhisinde kullanılabilecekler. Mini beyinler, insan beyninin yerine geçmesi için üretilmiyor. Burada asıl amaç, hastalıkların beyin üzerindeki etkisini görebilmek.

İklim Değişikliği: Yenilenebilir enerji sistemleri

Geçtiğimiz 10 yılda eriyen buzullar, yükselen deniz seviyeleri ve dengesiz iklim olayları, güzel gezegenimizin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Önümüzdeki on yılda, enerji ve ulaşım sistemlerinin yenilenebilir enerjiye dönüştürülmesi gibi yeni yaklaşımlar ve teknolojiler geliştirilecek.

Pensilvanya Eyalet Üniversitesi’ nde meteoroloji profesörü olan Michael Mann, “İklim konusunda harekete geçeceğimiz bir atılım göreceğimizi düşünüyorum. Ancak bu geçişi hızlandıracak politikalara ve bu politikaları destekleyecek politikacılara ihtiyacımız var.” diyor.

İnsanlığın iklim değişikliğine karşı daha da bilinçlenmesi iyi bir durum. Çünkü elde edilen son veriler, korkutucu olasılıklara işaret ediyor. Illinois Üniversitesi’ nde atmosfer bilimleri profesörü Donald Wuebbles, “Bilim insanları, iklim değişikliğinin bu yüzyıl ve ötesinde yarattığı etkileri hafife alıyor olabilirler” diyerek tehlikeye işaret ediyor.

Parçacık fiziği: Axion’un bulunuşu

Higgs bozonunun keşfi son 10 yılın en önemli olaylarından biriydi. Ancak Higgs keşfedildiğinde, diğer parçacıklar da yavaş yavaş öne çıkmaya başladı. Nobel ödüllü fizikçi Frank Wilczek’ e göre bu varsayımsal parçacıklardan birini bulma konusunda makul bir şansımız var.

Axion tek bir parçacık değil; sıradan maddelerle nadiren etkileşime giren özelliklere sahip bir parçacık sınıfı. Axion’ lar, galaksileri bir arada tutan görünmez madde olan karanlık maddeyi açıklamaya yardımcı olacak ve karanlık madde ile madde-antimadde dengesizliği hakkında bilgi verecek. Bilim insanları bu parçacığın keşfiyle, evrenin oluşumundaki en erken dönemden veya karanlık maddeyi açıklayan diğer parçacıklardan kaynaklanan yer çekimi dalgalarını veya uzay zamanındaki dalgalanmaları tespit etmeyi hedefliyor.

Axion’u bulmak için yapılan girişimler arasında Axion Karanlık Madde (ADMX) deneyi ve bu zor parçacıkları arayan büyük bir araç olan CERN Axion Güneş Teleskobu yer alıyor. CAST 2012 yılından bu yana Güneş’i izleyerek Axion parçacığını arayan bir teleskop.

Uzay: Dünya’ya Benzeyen Bir Atmosfer

Bilim insanlarının Dünya’ ya alternatif olacak gezegenler için arayışları sürüyor. Yani uzayda yaşam arayışı önümüzdeki yıllarda da en önemli araştırmalardan biri olacak. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Sara Seager’ a göre önümüzdeki 10 yıl içinde James Webb Uzay Teleskobu’ nun (JWST) yapılması, astronomi ve gezegen bilimi için önemli bir atılım olacak.

Hubble Uzay Teleskobu’ nun geliştirilmiş versiyonu olan JWST’ nin 2021’de tamamlanması planlanıyor. Bilim insanları, teleskopla ilk kez gezegenleri kızılötesi görebilecekler. Ayrıca konak gezegenlerdeki yörüngelerinden uzaklaşan küçük gezegenleri bile tespit edebilecekler.

Seager’ a göre Dünya benzeri atmosfere sahip küçük, kayalık gezegenlerdeki su buharını tespit edebileceğiz. Su buharı, sıvı su okyanuslarının bir göstergesi ve canlılar yaşam için suya ihtiyaç duyduğu için bu, umut verici bir yaklaşım olacak.

Günümüzde artık her şey için bir robot bulabilirsiniz. Çin merkezli bir teknoloji firması olan Elephant Robotics, kısa bir süre önce dünyanın ilk biyonik robot kedisi olan MarsCat’i tanıttı.

Tamamen otonom bir ev robotu olan MarsCat, insanları eğlendirmeyi hedefleyen dünyanın ilk biyonik kedisi. Gerçek bir kedi gibi davranarak insanlarla etkileşime giriyor yani sadece sıradan bir robot değil. Ayrıca MarsCat’ in hareketlerini kontrol etmek için ekstra bir işlem gerekmiyor. O doğuştan bir kedi

Tamamen duyarlı ve hassas etkileşimlere sahip olan biyonik kedi, dokunuşunuzu hissedebiliyor, sesinizi duyabiliyor, yüzünüzü görebiliyor ve oyuncaklarla oynayabiliyor. MarsCat, dokunuşunuzu hissederek tüm farklı etkileşimlere cevap verebiliyor. Ayrıca “otur” gibi önceden programlanmış bazı komutları da anlayabiliyor. Ee daha ne olsun?

Tıpkı gerçek kediler gibi her MarsCat’ in gözleri, vücudu ve hatta kişiliği birbirinden farklı tasarlandı. Güçlü dört çekirdekli Raspberry Pi ile kolayca programlanabiliyor ve kullanıcılara sonsuz olanaklar sunan biyonik kedi MarsCat, şu anda Kickstarter projesi olarak geliştiriliyor ve üretilebilmesi için destekçiler tarafından fonlanıyor.

MarsCat, geleceğin robot evcil hayvanları için başlangıç olabilir. Proje tamamlanırsa, dünyanın ilk biyonik kedisi önümüzdeki yıl 1300 dolar civarında fiyatla satışa sunulacak ve eğitim, araştırma gibi alanlarda kullanılabilecek.

TOGG’ un resmi Twitter sayfasından “Kamuoyunun bilgisine” notuyla bir paylaşım yapıldı. Paylaşımda, “Tanıtımın ardından, milletimizin büyük beğeni ve teveccühünü kazanan Türkiye’ nin Otomobili için yurt içi ve yurt dışından çok sayıda mesaj ve telefon almaktayız.” denildi.

Türkiye’nin Otomobili’ nin üretim, satış ve pazarlama stratejilerinin titizlikle yürütüldüğü aktarılan paylaşımda, şunlar kaydedildi:

“Sayın Cumhurbaşkanımızın manevi değeri çok yüksek ön siparişi dışında araçlarla ilgili resmi ön sipariş talebinde bulunmak isteyen kişi ve kurumların TOGG tarafından yapılacak resmi açıklamaları takip etmesini önemle rica ederiz.”

Rusya’ daki tüm nükleer santrallerin işletmesini yürüten Rosenergoatom şirketi bugün yaptığı bir açıklamayla 2019 yılında rekor miktarda enerji üretildiğini duyurdu. Açıklamada 2019 yılında üretilen 209 milyar kilowatt saat enerjinin bir önceki yıldan 4,5 milyar kilowatt saat fazla olduğu da belirtildi.

Rusya’da toplam enerji üretiminin yüzde 19’ luk kısmı nükleer santralle sağlanırken, ülkenin Avrupa kıtası içinde kalan kısmında ise toplam enerjinin yüzde 40’ lık bölümü nükleer santrallerle üretiliyor. 2018 yılında 204.275 milyar kilowatt saat enerji üretimini 2019 yılında 208.784 milyar kilowatt saate çıkaran Rusya’ nın 2020 yılında da yakın oranda artışla yeni bir rekora imza atacağı tahmin ediliyor.

Rosenergoatom Şirketi ve Faaliyetleri

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kurumu’na bağlı Rosenergoatom, 2007 yılında kurulmuş olan bir devlet şirketi. Rusya’nın askeri ve sivil bütün nükleer faaliyetlerini yürüten şirket, 1992 yılında kurulan Rusya Atom Enerjisi Bakanlığı’ nın ve daha öncesinde Sovyetler Birliği Nükleer Enerji ve Endüstri Bakanlığı’ nın devamı niteliğinde görülebilir.

Rosenergoatom’ a 2019 yılının ikinci yarısının başında Akademik Lomonosov’ un nükleer tesisini 10 yıl süreyle 2029 yılına kadar kullanma yetkisi verilmiş, şirket dünyanın ilk ve tek yüzer nükleer güç santrali Akademik Lomonosov’ u çalıştırma izni almıştı.

23 Ağustos’ ta yola çıkan Akademik Lomonosov 14 Eylül günü, 5000 kilometrelik arktik yolculuğunu tamamlayarak Pevek şehrine ulaşmıştı. Yapılan hiçbir eleştiriye kulak asmayan şirket yüzen nükleer santralde güç üretmeye geçtiğimiz günlerde başlamıştı. Bazı medya kuruluşlarınca yaklaşık 450 milyon dolara mal olan santralin 2020 yılından itibaren ticari operasyonlarda yer alacağı açıklanan bilgiler arasındaydı.

Intel ile mücadelesinde gittikçe güçlenen AMD, önümüzdeki yıl yalnızca bir tene 3. nesil Ryzen Threadripper işlemcisi çıkarmayacak gibi duruyor. Eğer çıkan söylentiler doğruysa, 2020 yılında AMD’den 2 adet 3. nesil Ryzen Threadripper işlemcisi çıktığını göreceğiz.

64 çekirdekli Ryzen Threadripper 3990X’in yüksek performanslı bilgisayarlarda Intel’ i alt üst edebileceği potansiyelini zaten biliyorduk. Fakat TechPowerUp tarafından yapılan habere göre CPU-Z’ nin desteklediği donanımlar arasında 48 çekirdekli Threadripper işlemcisi görüldü. Bu işlemci ise 48 çekirdekli Threadripper’ dan başkası değildi.

AMD’nin 48 çekirdekli Ryzen Threadripper 3980X’in geleceği, CPU-Z destek listesinde doğrulandı:

TechPowerUp’ın haberine göre AMD, dördüncü 3. jenerasyon Ryzen Threadripper işlemcisini çıkarmaya dair planlar yapıyor. Bu çip, Ryzen Threadripper 3980X olarak adlandırılacak ve 48 çekirdekle birlikte 96 iş parçacığına ev sahipliği yapacak. Yani Ryzen Threadripper 3990X’in ve Threadripper 3970X’in arasında bir model olacak.

Yapılan haberin kaynağı ise CPU-Z’nin 1.91 versiyonunda bulunan destek kodlarıydı. Fakat TechPowerUp, yaptığı haberde herhangi bir koda yer vermedi. Yani haberde herhangi bir kanıt olmadığından böyle bir şey görüp görmeyeceğimiz önümüzdeki günlerde netleşir.

Ayrıca yeni işlemci CPU-Z’de ortaya çıkmış olsa da bu yalnızca bir numune olabilir. Yani AMD, bu işlemciyi piyasa sürebilir de sürmeyebilir de. AMD’nin 48 çekirdekli işlemcisi piyasaya sürülürse çekirdek sayısının yanı sıra 280 MB önbellek ve 280 W’lık TDP’ye sahip olacak.

Tüm bunların yanında bu işlemcinin çalışma hızı hakkında bir bilgi bulunmuyor. Bunun yanı sıra 48 çekirdekli işlemcinin fiyatı da ayrı bir tartışma konusu. Ryzen Threadripper halihazırda 1.999 dolarlık fiyat etiketine sahip. AMD, bu işlemcisini 2.499 dolar ile 2.999 dolar fiyat etiketiyle piyasaya sürebilir.

7-10 Ocak tarihlerinde düzenlenecek CES 2020 etkinliğinde AMD’ nin 64 çekirdekli işlemcilerini görme ihtimalimiz oldukça yüksek. Eğer 48 çekirdekli işlemci iddiası doğruysa, bu işlemcinin de etkinlikte gösterileceğini söyleyebiliriz.

TOGG’un hedefi 2030 yılına kadar 5 farklı modeli kullanıcılar ile buluşturmak. ShiftDelete.Net olarak ilk bakış videosunu sizlerle paylaştığımız yerli otomobil piyasadaki rakipleri karşısında neler sunuyor? Sonuçlar oldukça sevindirici.

2020’de yollarda görmeye başlayacağımız C-SUV segmentindeki yerli otomobil rakipleri karşısında neler sunuyor? Habertürk tarafından yayınlanan tablo, yerli otomobilin açıklanan özelliklere göre adeta rakipsiz olduğunu gösteriyor.

Yerli otomobil rakipleri: Volvo XC40 Recharge ile karşı karşıya

Yerli otomobilin motor tarafında iki seçenek sunduğunu duyurmuştuk. 200 beygir gücünde arkadan itişli modele ek olarak 400 beygir güçünde dört çeker bir model bulunuyor. İki model arasındaki menzil farkı ise: 300 KM ve 500 KM.

Tabi, bu menzil farkında batarya kapasitesi ön plana çıkıyor. 400 beygir gücündeki model 90 kWh, 200 beygir gücündeki model ise 45 kWh bataryaya sahip olacak. Bu bataryalar yaklaşık 30 dakikada yüzde 80 şarj olabilecek.

Tabloya baktığımızda yerli otomobilin en büyük rakibi: Volvo XC40 Recharge karşısında bile üstünlük sağlayabildiğini görüyoruz. Aşağıda yer alan linke tıklayarak elektrikli Volvo XC40 hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Tabi, yerli otomobilin satışa sunulmasına en az iki yıl olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu karşılaştırma tamamen TOGG tarafından açıklanan veriler dikkate alınarak yapılmış durumda.

Türkiye’nin uzunca bir süredir beklediği yerli otomobil projesi, geçtiğimiz cuma günü resmiyet kazandı. Türkiye’nin Otomobil Girişimi Grubu (TOGG) tarafından Bilişim Vadisi’ nde düzenlenen bir etkinlikle Türkiye’nin ilk yerli otomobilleri, kamuoyu ile paylaşıldı. Yapılan tanıtım sırasında Türkiye, sedan ve SUV model ile tanışma imkanı buldu.

Türkiye’nin yerli otomobili, 2022 yılında yollara inecek ancak daha şimdiden merak konusu oldu. Şimdi sizlerle yerli otomobilimizin, rakiplerine karşı teknik anlamda ne kadar güçlü olduğunu paylaşacağız. Dilerseniz konuyu daha fazla uzatmadan, ortaya çıkan verilere geçelim.

Dünya üzerinde onlarca otomobil üreticisi var ve bu şirketlerin ellerinden çıkan araçlar, dünyanın dört bir köşesine ulaştırılabiliyor. Yani Türkiye’nin yerli aracının, hem bir süre sonra ihraç edilmesinin düşünülmesi hem de tüketicilerin yerli otomobili tercih etmeleri için teknik açıdan bazı avantajlara sahip olması gerekiyor.

Yerli otomobil, farklı versiyonlarla karşımıza çıkacak. Örneğin isteyen tüketiciler, yerli otomobilin 200 beygir gücündeki arkadan itişli versiyonunu tercih edebilecekken bazı tüketiciler ise 400 beygir gücündeki 4 çekişli modeli tercih edebilecekler. 300 ve 500 kilometre menzil sunan versiyonlar ayrıca, 45 kWh ve yaklaşık 90 kWh batarya kapasitesine sahip olacak.

Yerli otomobil, teknik özellikleriyle rakiplerinin bir adım önünde

TOGG tarafından yayımlanan verilere baktığımızda SUV tipindeki yerli otomobil, alanının en iyisi olarak karşımıza çıkacak. Çünkü yerli otomobilin rakiplerinin teknik verileri incelendiğinde, hiçbir rakibin 500 kilometre menzil sunamadığını görebiliyoruz. Bunun nedeni ise 90 kWh batarya kapasitesine sahip olacak olması. 

SUV tipindeki yerli otomobilin 45 kWh batarya kapasiteli versiyonu ise 300 kilometre menzille sınıfının en iyisi değil. Ancak sadece 30 dakika gibi bir sürede yüzde 80 oranında şarj olabilmesi, yerli otomobilin farkını ortaya koyuyor. Bu bağlamda yerli otomobilin, küresel pazarlarda sınırları zorlayacağından ve rakiplerine kafa tutacak seviyede olabileceğinden bahsedebiliriz.

400 beygir gücündeki yerli otomobilin en yakın rakiplerinden bir tanesi, 408 beygir gücündeki Volco XC40 Recharge. 400 kilometre menzile sahip olan araç, 78 kWh batarya kapasitesine sahip ve %80′ lik şarj süresi, 40 dakika olarak belirlenmiş durumda. Rakipler arasında 455 kilometre ile en uzun menzile sahip olan Kia Niro EV ise sadece 204 beygir gücünde. Yani her iki rakip de yerli otomobili tüm koşullarda geçemiyor.

Güney Koreli teknoloji devi Samsung, 2019 yılında en çok Galaxy Fold olarak isimlendirdiği katlanabilir ekranlı telefonuyla konuşuldu. Şirket, katlanabilir akıllı telefonundan fazlasıyla umutluydu ancak yaşanan teknik problemler, Galaxy Fold’ a gölge düşürdü. Samsung, yaşanan her şeye rağmen katlanabilir ekran teknolojisinden vazgeçmedi ve bu alandaki çalışmalarını sürdürüyor.

Samsung’ un, yeni bir katlanabilir ekranlı telefon üzerinde çalıştığı konuşuluyor. Konuyla ilgili ortaya çıkan raporlar, Samsung’ un bu kez strateji değiştireceğini ve söz konusu telefonun, Galaxy Fold’ un aksine dikey olarak katlanacağını gösteriyor. İsminin Galaxy Fold 2 olması beklenen bu telefon, katlandığında kare görünüme sahip olacak.

Samsung, yeni Galaxy Fold’un Galaxy S11’in gölgesinde kalmasını istemiyor.

Samsung’ un dikey yönde katlanabilen yeni akıllı telefonuyla ilgili hiçbir teknik bilgiye sahip değiliz. Ancak raporlar, bu telefonun şubat ayında lansman yapacağını gösteriyor. Bu bilgi fazlasıyla dikkat çekiyor çünkü şubat ayı, Samsung için zaten büyük bir öneme sahip. Şirket, her yıl şubat ayında en önemli amiral gemilerinden olan “Galaxy S” serisinin en yeni üyesini duyuruyor.

Söz konusu raporun daha da ilgi çekici yanı ise bu telefonun çıkış tarihini daha da detaylandırıyor olması. Rapora göre Samsung, katlanabilir ekranlı yeni telefonunu mutlaka Galaxy S11’in “Unpacked” etkinliğinden önce yapacak. Ancak Samsung’un neden böyle bir şey yapacağı ile ilgili belirsizlikler devam ediyor.

Katlanabilir ekranlı telefonlar, 2019 yılının en çok konuşulan konularından bir tanesi oldu. Ancak tüketiciler, katlanabilir ekranlı telefonlara çok da sıcak bakmıyor gibi görünüyorlar.

Teknoloji üreticileri ise tüketicilerin aksine, katlanabilir ekran teknolojisinin şu an için tam olarak anlaşılamadığını ve katlanabilir ekranlı ürünlerin, önümüzdeki dönemlerde patlama yaşayacağını düşünüyorlar. Bakalım zaman, hangi tarafın haklı olduğunu gösterecek?

Dünyanın en popüler anlık mesajlaşma uygulaması WhatsApp, son dönemlerde büyük bir değişimin içerisinde. Geliştiriciler, güncellemelerle uygulamayı daha işlevsel bir hale getirmek için neredeyse her gün yeni bir beta sürüm güncellemesi sunuyor.

Yaklaşık bir ay önce WhatsApp’ ın Android platformu için geliştirilen beta sürümüne kazandırılan bu özellik, kullanıcıların çok da ilgilenmedikleri gruplarından gelen mesajlardan, kolaylıkla kurtulabilmesine yardımcı oluyordu. Çünkü bu özellik, grup mesajlarını otomatik olarak siliyordu. Şimdi bu dikkat çekici özellik, iOS platformuna geliyor.

WhatsApp, aktif olmadığınız gruplardan gelen mesajlardan kurtulmanızı sağlayacak.

WhatsApp’ın yeni özelliklerini daha beta aşamadayken duyuran WABetaInfo tarafından açıklanan grup mesajlarını otomatik olarak silme özelliği, WhatsApp’ın son iOS beta sürümünde ortaya çıkmış durumda. Ancak bu etkili özelliğin tüm kullanıcıların hizmetine ne zaman sunulacağı konusu şu an için belirsizliğini koruyor. Yani iPhone kullanıcıları, bu özelliği kullanmak için bir süre daha beklemek durumunda kalacak gibi görünüyor.

Grup mesajlarını otomatik olarak silebilen bu özellik, doğrudan grup ayarları içerisinde yönetiliyor. Kullanıcılar, bu özelliği aktif ettiklerinde tüm gruplara ait mesajları silmiyorlar. Üstelik geliştirici ekip, bu özelliğin daha da işlevsel bir yapıya sahip olması için farklı zaman seçenekleri sunuyor. Yani kullanıcılar, gruplardaki mesajları birkaç farklı zaman dilimi içerisinde silmeyi tercih edebilecekler.